Oman’da bir Haftasonu

IMG_6586
Sultan Qaboos Grand Mosque

Haftasonu tatilini Katar’dan uçak ile yaklaşık 1,5 saat uzakta olan ve UAE’nin hemen doğusunda kalan Oman(Umman)’ın Muscat şehrinde geçirdik. Aslında tatil yapılacak yerler listemde bu şehir yoktu, fakat Orta Dogu’yu keşif için gidip görülesi yerlerden biri burası.

Oman’da 4 adet havaalanı varmış. Benim indiğim Muscat Uluslararası Havaalanı oldukça eskiydi ama yenisini yapıyorlarmış. GCC’de oturanlar için 28 günlük vize, 5 OMR karşılığı (yaklaşık 50 QR) alınabiliyor. Tek yapmanız gereken havaalanına ulaşınca makinelere veya Travelex’den yapacağınız ödeme ile alacağınız kağıdı sınır görevlisine göstermek.

Vizeyi aldıktan sonra taksi tutup otelinize gitmek istiyorsanız öncelikle dışarıdaki taksi ofisine ödeme yapmanız gerekiyor.Muscat’ta kalmak istemeyenler için Salalah’a havalimanından kalkan otobüsler ile de ulaşım yapılabiliyor. Bu yolculuk yaklaşık 8-9 saat sürüyormuş ve ücreti de yaklaşık 8 OMR.

Kaldığımız otel, Oman’ın ve hatta Orta Dogu’nun en lüks otellerinden olan The Chedi. Otel, yaz ortası ve Ramazan olduğundan pek dolu değildi, gitmeden resimlerde gördüğümüz The Beach Restoran ve denizin hemen yanındaki infinity havuzu da ne yazık ki tadilattaydı ama tasarımı, odaları, kullanıma açık olan diğer 2 havuzu ve açık olan diğer restoranı ile oldukça gösterişli bir oteldi. Odalardaki minibardan alacağınız tüm alkolsüz içecekler ve günlük 2 biranın ücretsiz olduğu otelde Ramazan boyunca içki servisi yapılmasa da odalarda alkol tüketimi serbest. Akşamları iftar çadırlarında ya da restoranda yemeğinizi yiyebilir, iftar sonrası Omanlı zenginlerin doldurduğu dumanaltı çadırda da nargilenizi içebilirsiniz. Gün içinde çok yorulduysanız da odadaki ücretsiz filmleri izlemeyi tercih edebilirsiniz.

Cuma günü genellikle her yer kapalıymış. Bu nedenle biraz otelde kalıp, havanın da biraz serinleyeceğini düşünerek akşamüzeri saatlerinde Muttrah Souq’a gittik. Sahil yolu boyunca uzanan Muttrah bölgesinde eski bir liman da bulunuyor.  Burada deniz kıyısında biraz yürüyüş yapıp Muttrah Souq’un dar sokaklarını keşfe çıkabilirsiniz. Kummah ismi verilen, Oman’lı erkeklerin başlarına taktıkları feslerden gümüş takılara, Pashmina şallardan Salalah’ta bir gelenek haline gelmiş olan frankincense isimli kokulara kadar satın alabileceğiniz bir çok hediyelik eşya bulunuyor. Mutlaka pazarlık yapın, esnaf satış yapabilmek için, etrafta pek turist de olmadığından peşinize düşüyor zaten. Örneğin yolda bir dolmuş görüyoruz ve nereye gittiğini soruyoruz. Sıra bekleyen 9-10 hintliyi bekletip bizim peşimize düşüyor şoför. Nereye gideceğimizi soruyor, Salalah’a desek oraya bile gidecek, sorup duruyor nereye gidiyorsunuz diye. Katar’daki tok satıcılardan sonra hiç alışık olmadığımız bir durum bu, üstelik burada peşimize düşenler Oman vatandaşları. Katar’da bırakın Katar vatandaşlarının peşimize düşmesini, kendileri çalışmıyorlar bile.

Muttrah Souq’ta dükkanlar iftara yarım saat kala kapanıyor, iftardan yarım saat sonraysa tekrar açılıyor. İftar sırasında yemek yiyecek güzel bir restoran aradık yakın çevrede fakat Hintli Coffee Shoplardan başka bir alternatif bulamadık. Biz de iftar saatinin geçmesini bekleyip biraz daha soukta dolaştıktan sonra Intercontinental Hotel’in yanındaki restoran ve cafelerle dolu olan caddedeki D’arcy’s Kitchen diye tatlı dekorasyonu olan bir restorana gittik.

Oman’da Katar’daki kadar fazla Hintli ve Filipinli nüfusu yok. Satış amacıyla sahaya çıkan araçları Omanlılar kullanmak zorunda ve her şirketin belirli bir oranda Omani çalıştırma zorunluluğu bulunuyor. Halk Katarlılar gibi zengin değil. Halk zengin olmayınca gösteriş pek yok, gidilecek yerlerin sayısı kısıtlı ve expat oranı Katar kadar değil. İki kez kırmızı trafik ışığında geçerseniz hapise atılıyorsunuz ve aracınız elinizden alınıyor. Hal böyle olunca şehirde trafik de Katar’daki gibi çılgın değil, kaos yok. İftar saatinde artan trafik kazalarını önlemek için yol ortasında iftarlık dağıtıyorlar. Yanlarında da birer beyaz gül.

Dubai ve Katar ile karşılaştırıldığında yapaylıktan uzak, şehir gibi şehir olan Muscat’ta nem çok fazla olduğundan gezmek biraz zor oldu. Yine de vadiler, dağlar ve enteresan doğal güzelliklerle dolu Oman’da Muscat şehrinden çıkmadan yapılabilecek çoğu şeyi yaptık. Şehirde gökdelen inşa etmek yasakmış ve tüm evlerin beyaz olma zorunluluğu varmış. Sokaklarda bisiklete binen çocuklar ile zaman zaman Bodrum’u hatırlatan şehirde Katar’da olmayan yeşillikleri görmek bizi sevindirdi.

İkinci gün sabahtan Sultan Qaboos Grand Mosque’u ziyarete gittik. Ziyaretçilere sadece 8-11 saatleri arasında açık olan camiden etkilenmemek mümkün değil. İnternette Orta Dogu’nun ve hatta dünyanın en büyük camilerinden diye yazsa da içeride turistlere bilgi veren memur Suudi Arabistan’da daha büyük camilerin bulunduğunu, buranın sadece turistik olduğunu belirtti. İçerideki avizelerden en büyüğü 14 metre uzunluğundaymış ve tüm avizeler Swarovski taşı ile yapılmış. 6 yılda inşa edilen caminin içindeki halı da dünyanın en büyük ikinci el yapımı halısıymış. Camiye giderken erkeklerin uzun pantalon giymeleri, kadınların da kollarını ve başlarını örtmeleri şart, aksi takdirde içeri giremiyorsunuz.

Cami turumuz bittikten sonra başka bir odaya yönlendirildik. Ziyaretçilere islam ile ilgili bilgi verilen odada konuştuğumuz görevli, islamda bir insanın kendisine kötülük yapmayan başka bir insanı öldürmesinin, ya da sırf eglencesine hayvanları katletmenin yanlış olduğunu ve Kuran’ı doğru yorumlayabilmek için Arapça öğrenmenin gerekliliğini anlattı.Terör grupları yüzünden müslümanların ne yazık ki kötü repütasyonu olduğunu ve bu grupların din adına yaptıklarının dinle hiç bir alakası olmadığını anlattı. Arapçayı gerçeken bilmeyenlerin nasıl kolay kandırılabilip bu gruplara sokulabildiğini hatırlattı. 15 dakikalık bu ziyaretimiz sonunda camiden ayrıldık ve müzelerin yolunu tuttuk..

Listemizde bulunan The Bail Al Zubair müzesine yol alırken Sultan’s Palace önünde durup fotoğraf çekmeyi ihmal etmedik tabi. Hemen karşısındaki National Museum’a da bakalım derken kapısında yatan köpekleri görüp yolumuzu değiştirdik. Neyse ki çok şey kaçırmadık, zira müze henüz açılmamış bile.

The Bait Al Zubair müzesi beklentilerimizin üzerinde çıktı. Zubair ailesine ait olan bu özel müzede ailenin toplamış olduğu pul, para koleksiyonlarından tutun Oman kültürüne ait çoğu sorunun cevabını bulabiliyorsunuz. Bait Al Bagh, Bait Dalaleel ve Bait Al Oud isimlerinde 3 evden oluşan bu müzede bir de hediyelik eşya dükkanı ve kafe de bulunuyor. Türkçe ile benzeşen kelimeleri gördükçe şaşırıyoruz. Örneğin eskiden bellerine taktıkları kılıçlara ‘Khanjar’ deniyormuş, okunuşu da ‘Hançer’. Ya da kadınların başlarına taktıkları deri keplere ‘Shabkah’ deniyormuş.

The Bait Al Zubair’de yaklaşık 2 saat geçirdikten sonra otele dönüyoruz. Check out vakti ve akşam yemeği için Katar’da da hasret kaldığımız Türk yemekleri yapan bir deniz ürünleri restoranına gidiyoruz. Restoranın adı Turkish House Seafood. Gözümüz dönüyor ve lahmacundan mezeye, kalamar ve karidesten balığa kadar ne varsa söylüyoruz ve Oman’a yakışır bir veda yemeği yiyoruz.

Edit: Salalah ile ilgili de ufak bir bilgi verelim. Dhofar bölgesinde bulunan Salalah, Orta Dogu’da muson yağmurları alan ve dolayısıyla Orta Dogu’nun en yeşillik yeri. Doğal güzellikleri ile bilinen Salalah, ülkenin güneyinde bulunuyor ve kültüründen doğasına kadar Oman’ın diğer bölgelerinden çok farklı bir yer.

Yorum bırakın