Bali: Gili Adaları, Seminyak ve Ubud

hanginggardens

Benim için Bali Ubud’dan ibaretti, hani Eat Pray Love filminin çekildiği yerlerdeki yeşillikler, meditasyon, doğa falan. 9 günlük tatilden sonra anladım ki Bali ziyaretçilerine bundan çok daha fazlasını sunuyor. Bali, tapınaklar, pirinç tarlaları, arkadaş canlısı(!) maymunlar, güler yüzlü insanlar, spa ve yoga merkezleri, deniz kaplumbağaları, mükemmel su altı, keçak dansı, bol yeşillik, yağmur ve huzur dolu bir yermiş.

Volkanik adada Kasım- Mart arası yağışlar devam ediyor ama hava sıcaklığı mükemmel. Hava alanı Denpasar, adanın güneyinde yer alıyor ve ulaşım genelde motorsikletlerle sağlanıyor. Adanın kuzeyindeki siyah kumların nedeni volkanik Batur Dağı. En sık karşılaşılan yemekleri Nasi Goreng (kızartılmış pirinç), deniz ürünleri ve domuz yemekleri.

Endonezya müslüman bir ülke olmasına rağmen nüfusun çoğunluğu Hindu. Her evin kendine ait mutlaka bir tapınağı var ve hemen hemen her gün değişik bir dini tören yapılıyor. Bastığınız yerlere dikkat edin – Her işletmenin veya evin önüne koydukları ‘offering’ dedikleri, muz yaprağının içine konulan çeşitli yiyecekler, çiçekler ve hatta pirinçler dua ritüellerinin bir parçası.

Tapınakların önünde çeşitli hayvan figürleri var- bunlar genelde siyah beyaz bir örtüyle sarılı. Bunun nedeni insanların hem iyiye, hem de lanetlenmemek için kötüye dua etmeleri. Beyaz iyiyi, siyah ise kötüyü simgeliyor. Bunun dışındaki renklerden her biri ise farklı bir tanrıyı simgeliyormuş.

Bali’de isimler de farklı bir şekilde veriliyor. Ailenin ilk çocuğunun ismi “Wayan” ile başlarken, ikinci “Made”, üçüncü ise “Komang” diye adlandırılıyor.

Alışverişe gelince, Ubud tarafında sanat ürünleri satılırken Seminyak’ta tasarım butikler oldukça yaygın. Adada taş ve odun oymacılığı oldukça gelişmiş. Bunun dışında masaj yağları, tütsüler ve kokulu sabunlar oldukça meşhur. Mutlaka pazarlık yapın ki 600 bin IDR olan ürünleri çoğu zaman 50 bine indirdikleri oldu.

Bizim tatilimize gelirsek, tatili 3 gün daha uzatmamızla hem Gili adalarında hem de Seminyak ve Ubud’da kalma şansımız oldu. En büyük hayallerimden biri olan Ubud Hanging Gardens’da kalmamız ile herhalde hayatımda geçirdiğim en güzel tatillerden birini Bali’ye borçluyum.

Bali’de Nereler Görülmeli?

Gili Adaları (Lombok):

Doha ile Bali arasında 5 saat farkı var, bu nedenle akşam üzeri 5’te Denpasar Hava alanına indik. Ertesi sabah erkenden Gili Adalarına geçebilmek için adalara en yakın olan nokta Padang Bai’de geceyi geçirdik. Adalara gidebilmek için kullanacağımız hızlı botu ise otele vardığımızda ayarladık. Eğer Gili adalarına gitmek istiyorsanız önceden biletinizi almayın, çünkü internetteki fiyatlar normal fiyatların 2 katı. 450,000 IDR’ye gidiş dönüş biletimizi ayarladık ve ertesi sabah Gili Air’e gitmeye karar verdik.

Gili Air’de otelimizi ayarlamamıştık; sahil boyunca yürürken en merkezi yerdeki Chill Out Bungalows diye bir yerde kaldık ki, sonradan farkettiğimiz üzere en doğru kararı vermişiz. Deniz sadece bir kaç adım ilerideydi ve otelin barı ve restoranı olan Chill Out Bar’da sabahları denize karşı kahvaltımızı yapıyorduk. Akşam üstü happy hour’da kokteyllerimiz eşliğinde gün batımını izliyor ve akşamına da kumsalın üzerinde mum eşliğinde mükemmel barbekü yemeklerini tadıyorduk. Ettafta gece yapılacak pek bir şey olmamasına rağmen gün içinde yorulduğumuz için bunun eksikliğini pek de hissetmedik.

Hangi Gili Adasına gitmek istediğinize karar veremiyorsanız ufak bir bilgi:
Gili Trawangan: en büyük ada ve dolayısıyla en kalabalık olanı. Eğer yalnızsanız, birileriyle tanışmak ve partilemek istiyorsanız burası tam size göre.
Gili Meno: Buraya geçiş Gili Trawangan ve Gili Air’den biraz daha zor çünkü hızlı botlar sadece Gili T ve Gili Air’e gidiyor. Eğer en sakin ve en ufak ada Gili Meno’da kalmak istiyorsaniz Gili T’den tekrar yerel bir bot ayarlamak zorunda kalacaksınız.
Gili Air: Bu adaya gelince, kumsal üzerinde bungalowlar yok ama sahil bar ve beach club dolu. Kalabalık değil, huzurlu. Eğer dalışa merakınız varsa burada mutlaka dalın derim. Biz Chill Out Bungalows’un hemen yanındaki Gili Air Diving Center ile dalışa gittik ve yaklaşık 1 saat içerisinde 3 kocaman deniz kaplumbağası gördük. Burada bazı barlar yasak olmasına rağmen mantar kokteyli yapıyorlar, risk alırım derseniz denemeye değer 😉

Seminyak:

Gili’den ayrılmak çok zor oldu; mükemmel kristal denizi bırakıp Seminyak’ın şehir kalabalığına girmek istemesek de Bali’deki tapınakları ve diğer turistik yerleri görmek için burayı durak olarak seçmiştik. Seçtiğimiz otel Aroma Exclusive Villas, tesadüfen şehir merkezinden biraz uzaktaydı. Özel havuzlu villamız, açık hava banyomuz ile otel çıtamız biraz daha arttı burada. Otele vardığımızda resepsiyonda ertesi gün için bir şoför ayarladık ve gitmek istediğimiz yerleri belirledik. Ertesi gün 10 saat boyunca şöförümüz bizi istediğimiz yerlere götürecekti. Eğer aynı rotayı takip etmek isterseniz işte bizim listemiz şöyleydi;

1- Pura Taman Ayun Temple: Ufak bir orman içerisinde, nehirin çevrelediği bir tapınak. Girişteki lotus bitkileri ile ufak gölcük manzarası muhteşem.
2- Tegal Sarı Coffee Plantation: Burası çok etkileyici olmasa da çeşit çeşit çayları ve dünyanın en pahalı Luwak isimli – hayvan dışkısı ile yapılan kahvesini tatma fırsatınız var.
3- Pura Ulun Danu Beratan Temple: En etkilendiğim tapınak. Nehir ile çevrelenmiş olan tapınakta öğle yemeğinizi de yiyebilirsiniz.
4- Alas Kedaton Monkey Forest: Bali’deki birkaç maymun ormanından biri. Maymunları elinizle besleyebiliyorsunuz ama ufak olanlara dikkat yaramaz olabiliyorlar.
5- Jatiluwih Rice Terraces: UNESCO pirinç tarlası, çok yağışlı olduğundan tadını çıkaramasak da mükemmel bir manzara.
6- Tanah Lot Temple: Deniz kenarındaki bu tapınakta mutlaka güneşi batırın, sörfçüleri izleyin.

Seminyak’taki 2. günümüzü deniz kenarında geçirdik. Otelden Seminyak merkeze doğru sahil boyunca yürüdük ve La Plancha isimli barın hemen önündeki şemsiyelerden birini güneşlenme umuduyla kiraladık. Deniz oldukça dalgalı ve sörf öğrenmek için ideal bir yer. Yağmurun bastırmasıyla bara sığındık ve yine deniz ve yagmur manzarasında içkilerimizi
yudumlayarak birkaç saatimizi geçirdik. Yağmur dinmeyince merkeze doğru yürümeye karar verdik. Merkezde bir şampanya barında ıslanan kıyafetlerimizi değiştirmişken birer şampanya içtik ve sonrasında güneşin batışını izlemek üzere KuDeTa’ya doğru yola koyulduk. KuDeTa bir beach bar & restoran, içerisinde hemen kumsalin üzerinde bir havuzu var ve akşam tamamen bir restorana dönüşüyor. Bali’deki diğer yerlere nazaran biraz daha pahalı olsa da mutlaka gidilmeli derim.

Ubud:

En güzeli en sona bıraktık. Bali’ye gitme kararımız aslında benim doğumgünümü Ubud Hanging Gardens‘ta geçirme fikrimden çıkmıştı ama ne iyi olmuş da o kadar beklemeye gerek kalmamış. İki geceliğine 3,000 QAR civarı bir para vermiş olsak da, aksiliklere rağmen sanıyorum en sonunda otel hakkını verdi. Özellikle seçtiğimiz panoramik havuzlu villalardan biri onarıma girince bize bir gün aile villası, diğer gün de ayrı bir villa verdiler. Bunu kompanse edebilmek içinse bir akşam yemeğimizi otel karşıladı. Tabi içtiğimiz şarap ile hesap yine 1milyon IDR’yi geçti.

Otel Ubud merkezden yaklaşık 30 dakika uzaklıkta, ama otelden her 2 saatte bir ücretsiz shuttle servisi var. Dünyanın en iyi havuzuna sahip olan otel, balayı çiftleri ile dolu. İlk günümüzde villamızın özel havuzunda ormana karşı yüzerken maymun ziyaretçilerimiz oldu. Alt kattaki balkonda çılgın gibi oynamaya başlayan maymunlar, biz uyurken de çatımızda geziyorlardı.Otelin tek bir bari ve restoranı var. Akşam sadece karşı taraftaki tapınağı ve aşağıdaki nehirden yükselen sisi görebiliyorsunuz. Gün içerisinde çiftler, birçok modelin çekimlerinin yapıldığı havuzda fotoğraf çektirebilmek için adeta sıraya giriyor. Kahvaltılarından çok etkilendiğimi söyleyemem fakat çalışanların güler yüzlülüğü ve etrafınızdaki doğal güzellik ile herşeyi unutuyorsunuz orada.

Bir günümüzü Ubud şehir merkezinde geçirdik. Neka Art Museum ve Art Gallery’i gezdikten sonra Ubud Market’te pazarlık ile ufak hediyelik eşyalar aldık. Şiddetli yağmura, ıslanan üst başımıza aldırış etmeden aldıklarımızı son shuttle ile otele gönderip Bali’nin ünlü Kecak ve Ateş dansını izlemeye bir tapınağa gittik. Kişi başı 80,000 IDR ödeyerek izleme fırsatı bulduğumuz bu performansta sahne ortasındaki meşale çevresinde toplanan erkekler “çak, çak, çak, çak” diye vokal yapıyor. Müzik aletinin kullanılmadığı, yaklaşık 1,5 saat süren törende iyi ve kötünün savaşı anlatılıyor. Performans, sahneye çıkan transa girmiş birinin ateş üzerinde yürümesi ile devam ediyor.

Bali’deki son günümüzde güneş sonunda yüzünü gösterdi. Check out yaptıktan sonra spaya yol aldık ve 90 dakikalık masaj hakkımızı nehir kenarındaki özel odamızda kullanarak tatilimizi oldukça dinlenmiş ve rahat bir şekilde bitirdik.

Not: Bali’ye bir kaç yıl sonra tekrar gittiğimizde güneydeki Jimbaran ve Uluwatu bölgesini keşfettik. Bunu da ayrı bir yazımda yazacağım.

Yorum bırakın