Brezilya’dan Obrigado

image

Şu an Copacabana sahilinde oturmuş biramı yudumlayıp kalamarlarımı yerken bu blog yazısını yazıyorum. Hayatımda ilk kez bir tatile, üstelik Güney Amerika’ya – yani en çok istediğim yere gelirken heyecanlanmadım, üstelik bavulumu bile zor hazırladım. Şimdiyse keşke dönmesem diyorum. Keşke hergün ben de Ipanema sahilinde bikinimle koşuya çıksam, bu sabah yaptığım gibi henüz sahil kalabalıklaşmadan deniz kenarında Copacabana’ya doğru yürüsem..Güneşe karşı kollarını açıp da şükreden amca gibi ben de yaşadığım hayata şükretsem. İki de köpeğim olsa, beraber koşsak, ben kumlarda coconut suyumu yudumlarken onlar da denize attığım topları toplayıp getirseler bana. Sonrasında 15.kattaki odamızdan hemen 15 adım yukarısındaki muhteşem Ipanema manzaralı havuzumuzun başında caipirinhamı yudumlarken güneşlensem. Sonra değişiklik olsun diye hemen aşağı, deniz kenarına insem, kocaman caipirinhalardan ya da caipiroscalardan içip çılgın dalgalarla dans etsem. Tenim tuzlansa, burnum hep şu deniz kokusunu alsa. Sahildeki tüm diğer insanlar gibi ben de bronzlaşsam, tek derdim ne kadar bronzlaştığım olsa. Akşamına Lapa’daki Rio Scenario’ya gidip akşam yemeğimi yesem mesela, sonrasında samba yapsam. Ve bunların hiç birini yaparken ‘neden’ ile başlayan sorular sormasam kendime. Hayata göründüğü gibi olmada cimri davrandığı için kızmasam. Keşke dönmesem ama bunlarla mutlu da olsam.

Bir sonraki yazımda Rio De Janeiro ve bir sonraki durağımız olan Salvador’a yer vereceğim. Hadi sağlıcakla..

Yorum bırakın