Futbol, Samba ve Rio De Janeiro

blog

Sıra geldi Brezilya anılarını yazmaya.. Planladığımız şekilde 6 gece Rio De Janeiro Ipenama Beach’te, 3 gece de Salvador de Bahia’daki Rio Vermelho’da kaldık. Kaldığımız yerler kesinlikle doğru seçilmiş yerlerdi, ve bu nedenle de sağ salim, kaçırılmadan, eşyalarımız çalınmadan Katar’a dönebildim.

Rio’da sabahlarımızı önceden Viator sitesinden almış olduğumuz turlara adayıp öğleden sonralarını da Ipanema beach’te ya da otelimizin terasındaki mükemmel manzaralı havuzda geçirdik. Canımız sıkıldığında beach kenarındaki büfelerde oturup güneşlendik, mayolarıyla spor yapanları izleyerek Caipirinhalarımızı içtik.

Brezilya oldukça yeşillik, sokaklar bile o kadar yeşil ki bunlar yetmemiş bir de ağaçlara çiçekler asmışlar. Ipanema ve Copacabana’da mayosuyla yürüyen, spor yapan ve çıplak ayaklarıyla sörf boardlarını taşıyanlarla karşılaşıyorsunuz. Öyle sokaklarda samba yapanlar falan yok, hatta eğlence hayatı da çok süper diyemeyeceğim ama bu iki sahil kesinlikle günü geçirmek için ideal. Copacabana biraz daha kalabalık ve turistik, Ipanema ise gençlerle dolu ve biraz daha yüksek profilli. Otelimizin tam karşısındaki 9 numaralı sahil en popüleriymiş. Leblon tarafınınsa sahilinden ziyade restoran ve barları güzel.

Sahil, sabahın erken saatlerinde sandalye ve şemsiyecilerin gelmesiyle hareketlenmeye başlıyor. Henüz kalabalık basmadan sahilde spor yapanlar ve köpeklerini gezdirenler(nedense Brezilyalılar tek bir köpekle yetinmiyor) ile karşılaşıyorsunuz. Saatin 9-10 olmasıyla o sakinlik gidiyor, ve bunun yerini deli bir kalabalık, satıcılar, yakışıklı erkekler ve bikinilerinin altlarını popolarına sıkıştırmış kızlar alıyor. Heyecanlanmayın, çok uğraşsak da bir adet güzel Brezilyalı kız göremedik. Neyse, sahilde güneşlenirken burnumuza ot kokuları geliyor, yanımıza yaklaşan Jamaikalı satıcı magic kek satıyor. Yasal mi burada dediğimizdeyse ben kendi yasamı yaratıyorum diyor. Arada, tepside caipirinha ve caıpirosca taşıyan satıcılar geziyor. Sattıkları plastik bardaklar 500 ML falan, tanesini de 15 riyale alıyorsunuz. Bu arada Brezilya riyali ile Qatar riyali hemen hemen aynı. Katar’da bir biraya 35 riyal verirken orada – ki en pahalı caipirinhaya 15 riyal vermek hiç de canımızı acıtmıyor.

Sahilde caipirinha ve yemek satıcılarının yanısıra rengarenk desenli havlu, acai dedikleri bir çeşit limonlu çikolatalı dondurma satıcıları ile de bol bol karşılaşıyoruz. Ve tabi herkesin elinde olmazsa olmazı, hindistan cevizleri. Hem de gerçek meyvesine açılan delikten suyunu içiyorsunuz.

Rio sehrinin içi pek etkileyici değil. İki akşamımızı Lapa bölgesindeki Rio Scenario’da ve yine Lapa’nın salaş sokak barlarında geçirdik. Rio Scenario, gidilmesi gereken yerlerden biri. Hem restoran, hem de konserler ve danslar var. Menüyü girişte yaptırdığınız kayıtta alıyor, bar çıkışında da yapmış olduğunuz tüm harcamaların ödemesini yapıyorsunuz. Saat 9-10’dan sonra kapıda müthiş bir sıra oluyor, bu nedenle yemeğe gidip sonrasında geceye devam etmekte fayda var. Şehirde gezilecek The Metropolitan Cathedral of Saint Sebastian, hemen yakınlarındaki Escadaria Selarón ve Botanical Garden görülmesi gereken yerlerden. Bunlar dışında tur olarak satın almanızı tavsiye edeceğim Corcovado Dağı ve tepesindeki dünyanın yeni yedi harikasından biri olan Christ De Redeemer, Sugarloaf Dağı, Tijuca Ormanı ve Favelalar görmeden dönülmemesi gereken yerlerden. Zamanınız olursa Maracanã Stadium’da futbol maçı da izleyebilirsiniz.

Rio’da spor yapanların sayısı oldukça fazla, zaten şehir olimpiyatlara hazırlanıyor. Gölün etrafında yürürken bu insanların işi gücü yok mu, saatlerce spor yapıyorlar diye sorgulamadan edemiyoruz. Şehirin diğer bir enteresan tarafı ise tünellerden oluşması. O kadar çok dağ arasında yapılanmış ki, dağların altından geçen toplamda 28 adet tünel bulunuyor.

Gelelim yemeklere.. Sambası ve futbolu ile ünlü Brezilya’nın yemekleri de oldukça ses getiriyor. Churrascaria restoranları oldukça yaygın. Bu restoranlarda açık salata büfesinden istediğinizi alıyorsunuz, ve siz dur diyene kadar tabağınıza çeşit çeşit etler kesilip bırakılıyor. İlk gecemizde Platoforma Samba show’unu izlemeye gitmeden önce Carretao do Lido diye bir restorana gittik, yemekler lezzetliydi fakat son gece Leblon’da gittiğimiz CT Boucherie kadar güzel bir restorana hayatımda gittiğimi sanmıyorum. Dışarıda oturup yediğimiz yemeklerin lezzeti hala damağımızda. Yemeklerin yanında, ünlü “caipirinha’nın ana içkisi olan Cachaça da Brezilya dışında pek bilinmeyen ve rum ile karıştırılan bir içki. Shot olarak içmesi zor, ama caiphirinha’nın içinde de bundan, şeker ve lime’dan başka birşey de yok. En meşhur biraları ise Skol, Brahma ve Anctartica.

Alışverişe gelince pek etkilendiğimi söyleyemeyeceğim. Yine de sahildeki havlulardan ya da bilekliklerden almadan edemedim. Elektronik eşya almayı düşünmeyin bile, çünkü iPhone’un fiyatı bile Amerika fiyatından 2 kat pahalı Brezilya’da.

Güvenlik konusunda ise, Ipanema ve Leblon tarafı daha güvenli görünüyordu fakat şehir içinde öyle her bilmediğiniz yere girip çıkmayın derim. Sokaklarda evsizler bol, yerlerde yatıyorlar ve doğal olarak kaldırımda yürürken burnunuza idrar kokuları geliyor. Mükemmel graffitiler var, ah şunun sonunu da göreyim diyip de daracık sokaklara girivermeyin. Fakir çok, ırkçılık kesinlikle yapmamanız gereken bir şey zira zencilerin sayısı çok fazla. Zaten ülkenin Afrika kökenli kültürünü samba ve capoeira danslarından da görebiliyoruz.

Ufak bir de genel kültür bilgisi verelim.. Rio, sanıldığı gibi Brezilya’nın başkenti değil. Brezilya’nın ilk başkenti 1549’da kurulan Salvador iken şimdi Brasilia olmuş. Konuşulan dil Portekizce, ama İspanyolcanız varsa da zorlanmazsınız. İngilizcenizin sizi kurtaramayacağı bir ülke ne yazık ki Brezilya. İnsanlar bütün yıl karnaval için çalışıyor, onun için yaşıyorlar. Ha bir de, dünyanın 5. büyük ülkesi olan Brezilya yüz ölçümü olarak da Avrupa’dan daha büyükmüş.. En çok katolik popülasyonu ise Italya’da ya da Ispanya’da değil, Brezilyadaymış.

Sonuç olarak Rio’ya gidilir mi derseniz, kesinlikle evet. Fakat ne yazik ki birçok insandan duyduğum gibi dünyadaki en sevdiğim şehir ünvanını alamadı. Bu nedenle gidin ama beklentilerinizi yüksek tutmayin derim.

Bir sonraki yazımda Salvador’a yer vereceğim..

Yorum bırakın