Kutsallar Körfezinin Kurtarıcısı: Salvador de Bahia

imageSalvador De Bahia ismi ne kadar da güzel.. Afrika’da bir sahil kentini andıran kendisi de güzel, kumunun rengi, ağaçları, renkli evleri de güzel. İsmini Kutsallar Körfezinin Kurtarıcısı anlamındaki ‘sao salvador da bahia de todos santos’dan alan Salvador, Brezilya’nın üçüncü büyük şehri.

Salvador’a gitmeden önce Salvador’da yaşayan Brezilyalı arkadaşım sayesinde en güzel bölgede kalıp, bu kadar kısa bir sürede gezilecek her yeri gezip, tadılması gereken her şeyi tattık.

Kaldığımız yer, Rio Vermelho’daki Mercure Hotel. Salvador’da denize girmek biraz tehlikeli, bu yüzden denize bakan bir infinity havuzuna yok diyemezdik. Otelin etrafında, kayalıklı bir sahil dışında yürüyüş mesafesinde birçok restoran ve bar var. Şehir merkezindeki tarihi Pelourinho’ya gitmek ise sadece 30 riyal. Akşamları 7-8’den sonra Pelurinho’da dışarıya çıkılmaz, güvenli olmaz dedikleri için oteli burada tutmayı tercih ettik ki çok da iyi yapmışız. Ben yine de bir akşamımı Pelourinho’nun merkezinde bir kafede geçirdim, güvenlik açısından Istanbul’dan pek de bir farkı yoktu. Üstelik sokakta kurdukları sahnede Bossa Nova müzikleri çalıp canlı müzik bile yapıyorlardı.

Önceki yazımda da yazdığım gibi, Salvador Portekizliler tarafından kurulmuş, ve Brezilya’nın ilk başkenti unvanını taşıyor. Zamanında köleliğin ve köle ticaretinin oldukça yaygın olduğu şehirde bugün çoğunluğu Afrika kökenli insanlar oluşturuyor. Yerel kıyafetlerini giymiş zenci kadınlar o kadar fotoğraflanası ki, sadece bakıp da geçemiyorsunuz. Renkli taş evlerin arasından geçip de daracık sokaklara giriyorsunuz, her yer hediyelik eşya dükkanlarıyla dolu. Şehirde dine verilen önem büyük, hatta her yerde ünlü Senhor Do Bonfim isimli kilisesinin renkli kurdelalarını görüyorsunuz. Kurdelanın(fita) size geçmişte kalanları unutturup mucizeler yaratacağına inanılıyor. Her renginin ise bir anlamı var, örneğin sarı başarı, koyu mavi sağlık, beyaz iç huzur ve pembe de arkadaşlığı simgeliyor.Seçtiğiniz rengi (genellikle sol) bileğinize ya da herhangi bir yere 3 düğüm atarak bağlıyorsunuz ve her düğümde bir dilekte bulunuyorsunuz.

Tarihi bölgeden geri dönerek ünlü asansörün olduğu yere geliyorum. 1,5 cent karşılığında aşağı inip Mercado Modelo’ya varıyorum. İçerisi bizim Kapalı Çarşı’nın ufağı. Yine hediyelik eşyalar satılıyor, üstelik fiyatlar da farklı değil. Oradan çıkıp kafamı şöyle bir kaldırdığımda yukarıdaki eski binaları ve devasa asansörü görüyorum. Deniz kenarındayım, birkaç çocuk bir köpeği suya atıp ardından kendileri de atlıyorlar ve beraberce yüzüyorlar. Diğer tarafta sokak satıcıları var, biraz ileri yürüyeyim diyorum ama etraf Tepebaşı’nı andırınca başımı belaya sokmayayım diye asansörden yine yukarı çıkıyorum.

Tarihi bölgeden sonra görülmesi gereken bir yer de Barra. Barra’da her yıl Şubat/Mart ayında karnaval düzenleniyor, ve hatta Brezilyalı arkadaşımın dediğine göre Rio karnavalından çok daha güzel oluyormuş. İçkiler su gibi akıyor, herkes birbiriyle samba yapıyormuş. Farol de Barra’ya ancak akşam gidebildim ama kumsalı ve deniz feneri ile bir gün batımına gitmeye değer bir yer.

Salvador’da en çok şaşırdığım şey, geceleri sokaklarının hayat kadınları ile dolması. Salvadorlu kızlar, kolay olmalarıyla ünlüymüş. İstediğiniz kızı alıp, etrafta çokça bulunan ‘motel’lere götürebiliyormuşsunuz. Hal böyle olunca hayat kadınları da yaşlılara kalıyormuş. Akşam arkadaşımın arabasıyla biraz kayboluyoruz ve favelaların içlerinden geçmemeye gayret gösteriyoruz. Araba ile favelalardan geçerken ne olabilir ki diye soruyorum, yolun ortasında ateş yakıp araçları durdurduklarını ve paranızı pulunuzu aldıklarını öğreniyorum. Derken ileride yolun ortasında yanan bir ateş görüyoruz ve yolumuzu hemen değiştiriyoruz.

Gece hayatı yok denecek kadar az, zaten kalabalık olabilen bir kaç mekan varmış ve hepsi birbirinden oldukça uzak yerlerde. Hal böyleyken alkollü araba kullanmak da kaçınılmaz oluyor. Bir yerde okumuştum, aman her taksiye binmeyin kandırırlar kaçırırlar sizi diye.. Yok öyle bir şey, beyaz ve tepesinde taxi yazılı, kırmızı plakalı araçlara rahatlıkla binebilir, gideceğiniz yere gidebilirsiniz.

Yemeklere gelince, Salvador’a özel birkaç farklı yemek tadıyoruz burada. Hindistan cevizi ve deniz ürünleri oldukça yaygın. Acaraje, fried beans ball, yemanja yaygın olan Salvador yemekleri. İnsanlar burada ekmek arasına kabuklu karides koyup yiyorlar. Zaten menülerin de olmazsa olmazı karides. Pelourinho’daki Restaurande Do Senac’taki açık büfede Salvador’un tüm geleneksel yemeklerini tadabilirsiniz. Üstelik sadece 15 dolara.

Salvador çok ucuz, Rio’dan sonra bakkaldan aldığımız biraya 2,5 riyal vermek ya da umarsızca içtiğimiz caipirinhaların 15 riyalden 8-9 riyale düştüğünü görmek yüzümüzü daha da güldürüyor. Üstelik karakteri olan bir şehir, çok turistik olmadığından mıdır, fakirliklerinden midir ingilizce konusunda Rio’dan daha da gerideler. Vücut diliyle sağır dilsiz oynadık, zaman zaman anlaşsak da zaman zaman zorlandık.

Şimdilik tatil yazılarım bu kadar. Umuyorum ki bir sonraki yazımda Katar ile ilgili yeni bir şeyler bulup yazabilirim. Hadi sağlıcakla..

Yorum bırakın